İnsan hayatının her anında karşı karşıya olduğu, doğrudan ve dolaylı olarak edindiği, geniş yelpazede değerlendirilebilen bir kavram olan öğrenme, yaygın bir söylem ile beşikten mezara kadar devam eden bir süreçtir. Hayata merhaba diyen her canlı, türü içinde ve çevresel koşulları bağlamında bir öğrenme aktivitesi ile yüz yüzedir. Yaşamın her anında bir öğrenme aktivitesi ile yüz yüze kalan insan bu etkinliği bazen doğrudan gerçekleştirir bazen de Bandura’nın sosyal öğrenme kuramında yer verdiği gibi dolaylı olarak gerçekleştirir. Elbette bu öğrenme aktivitelerinin temel amaçları olduğu gibi bireyden bireye değişen amaçlarından da söz edilebilir. Temel amaçlar; hayatı devam ettirmek, gündelik hayatı kolaylaştırmak, toplumsal hayatın düzeni için uyum sağlamaya yönelik olabilirken kişiden kişiye değişen amaçlar; bireyin kendini keşfetmesi, Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nde en üst basamakta yer verdiği kendini gerçekleştirme gibi üst düzey amaçlara yönelmek olabilir.
Öğrenmeye yönelik amaçlar, bir bakıma kişinin yaşam boyu öğrenmeye yönelik tutumu ile ilgilidir. Zaman zaman çevrenizde bir öğrencinin elinde tutmuş olduğu bir kitap ya da kağıttan bazı bilgileri öğrenmeye çalıştığını, bir derse ya da önemli bir sınava çalıştığını gözlemlersiniz. Öğrencinin bu öğrendiklerinin gündelik hayatta bir karşılığı olmadığına, boşa zaman tükettiğine ilişkin yakınmalarına tanık olabilirsiniz. Diğer yandan bir gazete manşetinde, bir haber kanalında ya da önemli bir dergi kapağında şu gibi örnekler ile karşılaşmanız mümkündür: ‘’ X yaşından sonra hukuk fakültesinden mezun oldu. X yaşındaki falanca kişisi, falanca üniversitesinden derece ile mezun oldu.’’ Bu iki gündelik örnek için etkili olan birçok etken sayılabilir. Bunlar öğrenme psikolojisinin üzerinde önemle durduğu ve öğrenmede etkili olan kavramlardır. Bu kavramlar bireysel, fiziksel, çevresel, sosyal, sosyoekonomik durum (SED) ve cinsiyet gibi kavramlardır. Bu kavramların her birinin birbiri ile sıkı ilişkisi olduğu bilinmektedir.
Öğrenme kavramının çerçevesi incelendiği zaman bu kavamın iki önemli bileşeni içerdiği görülüyor. Bu bileşenler; değişim ve sürekliliktir. Başka bir ifade ile öğrenme sonucu davranışlarda bir değişiklik meydana gelirken bu değişiklik zaman içinde süreklilik ister. Çünkü hayatın döngüsü içinde hiçbir şey aynı çizgide kalmaz. Bu bağlamda gelişim psikolojisinde gelişim için vurgulandığı gibi öğrenme kavramı da bir sürekliliğe ihtiyaç duyar. Bu değişim ve süreklilik içinde bulunduğumuz bilgi ve teknoloji çağında oldukça önemli bir kavrama işaret eder. Bu kavram yaşam boyu öğrenme kavramıdır.
Yaşam boyu öğrenme kavramı, salt eğitim öğretim sahasının bir kavramı değil aynı zamanda ekonomi, istihdam ve küresel politikaları uygulamak için bir araç olarak görüldüğünde birçok disiplin içinde kendisine yer bulmaktadır. Yaşam boyu öğrenmenin birçok alanda kendisine yer bulması bir gereklilik olarak değerlendirilebilir. Öte yandan yaşam boyu öğrenme, öğrenmenin sadece belli bir zaman diliminde ve belli bir yerde meydana gelmesinden çok daha fazlasına işaret eder. Bu durum yapılan tanımlara bakıldığında ve yaşam boyu öğrenmenin önemine vurgu yapan gelişmeler takip edildiğinde açıkça görülecektir. Özellikle küresel politikalar, gelişen teknoloji ve içinde bulunulan yüzyıl bilginin dolayısıyla öğrenmenin ne denli önemli ve vazgeçilmez olduğuna vurgu yapar. Bu bağlamda yaşam boyu öğrenme, hayatın belli bir zaman diliminde ve belirli sınırlar içinde sunulan bir model veya yaklaşım değil aksine bilgiye ve öğrenmeye açıklıktır. Bir bakıma kendini gelişmeye adamak ve öğrenmeyi öğrenmektir.
Öğrenmeyi öğrenmek ifadesi aslında bireye hangi bilgiyi nasıl etkin öğreneceğine ve bunu nerede, nasıl kullanacağına dair bir harita sunar. Bu harita sayesinde birey yaşam boyu öğrenmeye kendini adayabilir. Öğrenmekten mutluluk duyar ve öğrendikçe, bilgisi derinleştikçe adımları sağlamlaşır. Ünlü bir sözün işaret ettiği gibi ‘bilmek egemen olmaktır.’ Bu egemenliği sürdürmenin en iyi yollarından biri Xsentius’un “…İnsanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneciğinden daha fazla değildir.’’ sözünün de farkında olup, öğrenmiş olmanın, güce ve bilgiye sahip olmanın rehavetine kapılmadan çalışmaya ve ilerlemeye, yaşam boyu öğrenme azminin sürdürülebilirliğine bağlıdır.
Sonuç olarak bir yandan öğrenmeye istekli ve hâkim, yaşam boyu öğrenme felsefesine ve motivasyonuna sahip olmak farkındalığı içinde bulunmak gerekirken diğer yandan da Xsentius’un belirtiği hususu göz önünde bulundurup daima gelişmek ve ilerlemek misyonuna sahip olmak gereklidir. Başka bir ifade ile bireyler ve toplumlar her ne kadar gelişirse gelişsin daima daha iyisi ve daha ilerisi hedeflenmelidir. Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunların çözümü için ve gelişmiş ülkeler arasında en iyi konuma ulaşmak için temel bir felsefe olarak, eğitimden kültürel alana, iş hayatından sosyal alana geniş bir sahada yaşam boyu öğrenme felsefesini yerleştirmek çözüm yollarından birisi ve en köklüsü olarak ele alınabilir. Fakat bunun ön koşulu ezberci, her konuda bahaneci, sistem bu’cu, klişe yöntemlerle çözüm bulmaya alışmış zihniyeti yıkmaktan topyekûn yeni bir bakış açısı kazanmak ile mümkün kılınabilir.
Yazan :
Fatma ÇETİN – Psikolojik Danışman
NOTLAR :
1) Bu çalışma 03.02.2019 tarihinde “www.edbatoplulugu.com” adresinde yayınlanmış olup 3547 okunma sayısına ulaşmıştır. “www.edbatoplulugu.com” sitesinin güncellenmesi kapsamında kapatılmasından dolayı içerikleri de bu siteye 14.07.2023 tarihinde taşınmıştır.
2) Yazının altındaki okunma sayacı 22.11.2023 tarihinde aktif edilmiştir. Burada belirtilen sayı (3547) ile okunma sayacındaki sayının (alttaki) toplamı yazının gerçek okunma sayısını vermektedir.
3) EDBA Topluluğu hem “www.edbatoplulugu.com” hem de “www.edbaacademy.com” sitesinin sahibidir. “www.edbatoplulugu.com” sitesi yerine yazılar artık eğitim ve yayın kuruluşumuz olan EDBA Akademi’nin resmî sitesi “www.edbaacademy.com”da yayınlanacaktır.