‘’Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.’’ Romanın ilk cümlesinde okuyucuya verilen gerçeküstü izlenimi, Franz Kafka’nın kendi gerçekliğinin bir çeşit dışa vurumu niteliğindedir. Gregor Samsa, o andan itibaren artık kendine ve çevresine yabancı olduğunun farkında olan bir karakterdir. Kafka, yarattığı Gregor Samsa karakterinin iç bunalımını somutlayarak -böceğe dönüştürerek- ifade etmektedir. Roman boyunca, Gregor’un yabancılaşmasının betimi haricindeki her şey gerçekçi düzlemde işlenmektedir. Gregor’un dönüşümünün bir böcek şeklinde yansıtılması ona, kendisini gerek aile yaşamında gerekse iş yaşamında üstlendiği rollerin altında devamlı ezilen zayıf bir varlık olarak algıladığını düşündürmektedir.
Eser boyunca Gregor, hayatını zorunluluklar üzerinde yaşayan, sosyal hayatı olmayan, pazarlamacı olarak çalıştığı işte mutsuz olan, çevresine yabancılaşan modern çağın bir insanı olarak çizilmiştir. Roman, Gregor’un dönüşüm sürecini işlememektedir. Gregor, roman boyunca dönüşmüş olduğunun ve giderek hem kendisine hem de çevresine yabancılaştığının farkındadır. Kafka’nın yabancılaştığının farkında olan bir birey yaratması, okuyucunun kendisini sorgulayabilmesine olanak sağlar. 21. yy’da hayatı Gregor gibi gereklilikler üzerinden anlamlandırma eğilimi olan bizler de kendimize ve çevremize karşı aidiyetimizi sorgulayabilir, içinde bulunduğumuz durumu kavrayabiliriz. Elbette böyle bir kavrama ve farkındalık, kişinin bilinçli olarak akıl yürütmesiyle mümkündür. Kendini dev bir böcek olarak bulan Gregor, tıpkı dönüşüm öncesi olduğu gibi içinde bulunduğu durumun bilincindedir. Sonuç olarak birey, her ne kadar kendisine veya çevresine yabancı da hissetse varlığının bilincinde olmaktan kaçamaz.
Dev bir böcek olarak uyanan Gregor, artık istese de o andan itibaren hayata eskisi gibi bakamaz. Hayatında aşina olduğu şeylere farklı bakış açısı geliştirmek, onun için kaçınılmazdır. Gregor’un kendisine ve çevresine yabancılaştığı kadar, çevresinin de Gregor’a bakış açısı farklılaşır ve yabancılaşır. Gregor’un ani dönüşümü, ilk olarak onu fiziki açıdan zorlar. Tüm öğrenimlerini zihnen sürdürme eğiliminde olur. Yeni duruma önce fiziksel, sonra duygusal olarak adaptasyon yolları arar.
Gregor’u maddi anlamda sömüren ve onu istemediği iş dünyasına yönelten güç, ailesidir. Aslında Gregor, böcek olarak kendine yeni bir ifade biçimi bulmasıyla bir yandan da ‘’özgürleşmiştir’’. Bu özgürleşme, Gregor’un iş yaşamına artık istese de geri dönemeyecek oluşudur. Ailesi ise bu durum karşısında çalışmaya başlayarak yaşamlarının sorumluluğunu daha çok üstlenirken, Gregor’a her geçen gün daha da mesafeli davranır. Ailesi onu, odasına kapatır ve dış dünyadan soyutlar. Bu soyutlama, başlangıçta koruma amaçlı görünür. Zamanla ailesi Gregor’u dış dünyaya uygun bulmayarak, onun hayatını bir hapishaneye çevirir. Gregor’un odasına hapsedilmesi kendi seçiminden ziyade ailesinin yani toplumun tecrit etmesiyle ilgilidir.
Toplum, genel olarak ‘’sıradan’’ ve ‘’istendik’’ insanı arasına alır. Kendisine yabancılaşan ‘’istenmedik’’ insanı ise hapsetmekten, gözden uzak tutup ölmesini beklemekten çekinmeyen karanlık yanı ile romanda yer almaktadır.
Gregor hayattaki sorumluluklarını, zorunluluklar üzerinden tartışan bir karakterdir. O, dönüşüm anına dek kendisine dair bir seçim yapmamıştır. O, ne ailesini ne de işini kendisi seçmiştir. Elbette bir sabah böceğe dönüşmeyi de o seçmemiştir. Gregor, kendini var etme sorumluluğunu üstlenmektense zorunluluk olarak nitelediği yaşamını sürdürmektedir. Bu bakış açısının Gregor’a, ailesi ve toplum tarafından aşılandığını ise unutmamak gerekir. Hem yakınları ile duygusal bağları zayıf olan hem de özgür iradesini hiçe sayan bir bireyin, aidiyet hissi geliştirmesini beklemek güçtür. Bu durumdaki bireyin yabancılaşmasına çok şaşırtmamakla birlikte, dönüşümü sonrası hâlâ iletişim kurma çabası -patronuna memnun kalmadığı pazarlamacılık işinden kovulmamak için yalvarması- eski öğrenmelerinin gücüyle birlikte yeniden istemediği yaşamına geri dönme refleksini yansıtmaktadır.
Gregor, dönüşümü öncesi günlerini tıpkı odasındaki saatin tik tak sesleri gibi geçirmektedir.
O, boyun eğdiği pazarlamacılık işinde adeta saat gibi işleyen katı düzenin bir parçasıdır. Yaşam ise kaçınılmaz olarak inişli çıkışlıdır. Sıradan bir insanın bu katı düzen içerisinde uyum sağlayarak psikolojik sağlığını koruması bir hayli zor gözükmektedir. Gregor’u dönüşüme iten güçlerden birisi de istemeyerek de olsa uyması gereken iş yaşantısıdır. Bunun yanı sıra bireyin, aile bağlarının kuvveti, sosyal bir çevre yaratması gibi temel faktörleri de yadsımamak gerekir.
Gregor’un aile bireyleriyle bağlarını tek tek ele aldığımızda karşımızda otoriter bir baba figürü görmekteyiz. Baba, Gregor’un böceğe dönüşümü ve artık iş yapamaz hale gelmesine kadar geçen zamanda evin geçimine dair (hiç) sorumluluk almamıştır. Baba ile Gregor arasında sıcak bir ilişki ya da çok fazla(aşırı) diyalog yoktur. Romanda Gregor’a acı veren en çarpıcı noktalardan birisi de babasının öfkeyle attığı elmanın onu derinden yaralamış olmasıdır. O elma, şüphesiz Gregor’da hem fiziksel hem de duygusal bir yaraya sebep olmuştur. Hiç kimse, o elmayı Gregor’un bedeninden çıkartma cesaretini gösterememiştir. Gregor, babasından aldığı yarayla baş başa kalmış ve dışarıdan bir yardım eli uzanmamıştır. Zamanla bedeninde çürüyen elma yaşamının son günlerine kadar Gregor’a acı vermeye devam ederek zayıf düşmesinin ana sebeplerinden birisi olmuştur. Kafka’nın bu eserinde yarattığı baba figürü, ‘’Babaya Mektup’’ eseri göz önüne alındığında kendi baba figürü ile hayli benzerlik göstermektedir. Nitekim Babaya Mektup eseri, Kafka’nın babasına karşı suçluluk duygularının psikanaliz üzerinden okunması sonucunda ‘’Oedipus kompleksi’ne’’ dair bir düşünme alanı yaratmaktadır. Dönüşüm’de ise babasının elma attığı bölümde, Gregor kendini ona karşı çok güçsüz görmektedir. Gregor gibi bir bireyin, yardım eden konumdan yardım alan konuma geçmesi halinde kendisine yönelttiği var olan suçluluk ve zayıflık duygularının pekişmesi muhtemeldir.
Ailede, baba ve kız kardeş kadar ön plana çıkmayan diğer bir karakter ise annedir. Annenin Gregor’un ani değişimi sonrası, ona uzun süredir göstermediği şefkati göstermeye başlaması dikkat çekmektedir. Gregor için bu geç kalınmış bir şefkattir ve nitekim uzun da sürmemiştir. Zamanla oğluna duyduğu şefkat ve sevgi evdeki diğer bireyler gibi mesafeli bir hâl almış, artık bu dev böceğe evladı gözüyle bakmamasına kadar varmıştır. Ailede bulunan otoriter baba karşısında annenin söyleyebileceği fazla bir söz yoktur. Bu durumda, annenin aile içi ilişkilerinde daha çok kocası yerine kızı ile iş birliği yaptığı görülmektedir.
Roman boyunca esas değişim/olgunlaşma evresine şahit olduğumuz kişi Gregor’un kız kardeşidir. Romanın başlarında Gregor’a karşı koruma ve merhamet hisleri duyan kardeşin zamanla ona karşı olan davranış ve hislerinde birtakım değişiklikler görülür. Burada insan ilişkilerinin ve duygularının tek yönlü olmayışına dikkat çekmek yerinde olacaktır. Başlarda ani değişime anlam veremeyen Grete, Gregor’a dev bir böcekken de kardeş gözüyle bakar. Onu insan yerine koymaya devam ederken, zamanla bu bakış açısı değişime uğrar. Gregor’u yaralayan başka bir durumsa kız kardeşinin -onu en çok anlamaya çalışan kişinin- zamanla ona yabancılaşmasıdır. Gündelik insan ilişkilerinde de kendimize çok yakın gördüğümüz kişilerin gözünde artık yabancıya dönüşmek, bireyin hissettiği yabancılık hissini kuvvetlendirir. Artık dev bir böcek şekline gelen abisinden sonra Grete, hayatında daha fazla sorumluluk almak durumunda kalmıştır. Geçirdiği bu zorlu süreçte artık evde daha fazla söz sahibi olduğunu söylemek mümkündür. Hayatta bu gibi zorlu süreçlerde, bireyler kaçınılmaz olarak seçimler yapıp sorumluluklarını arttırabilirler. Bu zoraki bir olgunlaşma gibi gözükse de insanlar başlarına gelen felaketlerden ‘’olgunlaşmış’’ bir birey olarak çıkabilirler. Romanın sonunda, ebeveynlerin kızlarının büyümesine ilişkin pozitif düşünceleri ve kızları için iyi bir eş bulmanın zamanının geldiğini düşünüyor olmaları da bu olgunluğun dolaylı yoldan ifadesi olarak kabul edebiliriz.
Özetle, romanın ilk cümlesi Gregor’un dönüşümüne dair beklenmedik bir izlenim verse de ilerleyen sayfalarda, Gregor’u yabancılaşmaya iten aile bağları, toplumsal, ekonomik, sosyal hayatı ve kişilik özellikleri gibi yukarıda da tartışılan birçok faktöre gerek imgesel gerekse apaçık diyaloglar üzerinden dikkat çekiyor. Son olarak Kafka’yı tanımak; romanı kavramak ve yazarın kişiliğinin yansımalarını romanda yakalamak adına kolaylık sağlayacaktır. Hepimiz kaçınılmaz olarak olaylara anlam yükleriz ve bu anlamlar bizim gerçeklerimiz olur. Bizler de tıpkı Kafka gibi dış dünyanın etkisi altında kalsak da olaylara bakışımızı belirlemekte, kendi gerçekliğimizi kendimiz yaratmaktayız.
İnceleme Yazarı :
Aslınur Arısoy
Psikolojik Danışman
NOTLAR :
1) Bu çalışma 23.12.2018 tarihinde “www.edbatoplulugu.com” adresinde yayınlanmış olup 3158 okunma sayısına ulaşmıştır. “www.edbatoplulugu.com” sitesinin güncellenmesi kapsamında kapatılmasından dolayı içerikleri de bu siteye 14.07.2023 tarihinde taşınmıştır.
2) Yazının altındaki okunma sayacı 22.11.2023 tarihinde aktif edilmiştir. Burada belirtilen sayı (3158) ile okunma sayacındaki sayının (alttaki) toplamı yazının gerçek okunma sayısını vermektedir.
3) EDBA Topluluğu hem “www.edbatoplulugu.com” hem de “www.edbaacademy.com” sitesinin sahibidir. “www.edbatoplulugu.com” sitesi yerine yazılar artık eğitim ve yayın kuruluşumuz olan EDBA Akademi’nin resmî sitesi “www.edbaacademy.com”da yayınlanacaktır.