Hacettepe Üniversitesi’nde Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümünden 2002 yılında mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde yine lisansını aldığı bölümde yaptı. 2010 yılında YÖK’ten araştırma bursu alarak Amerika’ya misafir araştırmacı olarak gitti. Döndüğünde doktora tezini bitirdi ve tezi Türk PDR Derneği, ODTÜ ve Ankara Üniversitesi’nden ulusal çapta ödüllere layık görüldü. 2003 yılında Ankara’ya okul psikolojik danışmanı olarak atanan Dr. Gökhan Atik, şu anda Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Psikolojik Danışma ve Rehberlik anabilim dalı öğretim üyesidir.
Röportaj : Aslı Ceren Bozyiğit
1) PDR’nin Eğitim Bilimleri Bölümü içinde bir Anabilim Dalı olmasını ve Eğitim/Eğitim Bilimleri Fakülteleri içinde yer almasını doğru buluyor musunuz?
Psikolojik Danışma ve Rehberlik alanı 50 yılı aşkın süredir Eğitim ve Eğitim Bilimleri Fakülteleri bünyesinde yapılanmış durumdadır. Bu fakülteler içerisinde yapılanmanın alanımıza sağladığı katkılar olmakla birlikte getirdiği bazı sınırlılıklar da söz konusudur. Ancak şu zamana kadar atılan adımları ve edinilen kazanımları düşününce, programlarımızın Eğitim ve Eğitim Bilimleri Fakülteleri bünyesinde yer alması taraftarıyım. Kanımca yaşadığımız birçok sorun, fakültelerde bölüm olamamamız ve alt uzmanlıklarımıza yönelik lisansüstü programları açamamamızla ilgilidir. Şu anda tüm enerjimizi bunun nasıl gerçekleşebileceği konusuna verebilirsek, süreçte daha etkili baş etme yöntemleri geliştirmiş oluruz diye düşünüyorum. Başka fakültelerin bünyesinde yer almak bu soruna bir çözüm değildir, hatta başka yeni sorunların alanımızın gündemine girmesine sebep olabilir. Ek olarak şu algıyı da aşmamız gerektiğini düşünüyorum. “Eğitim ve Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden mezun olanlar öğretmendir.” Bu doğrusal ve kategorik bir değerlendirme olmakla birlikte sınırlı ve gerçekçi olmayan bir yaklaşımdır. Şu hatırlatmak isterim. Tarihsel olarak ülkemizde Eğitim Bilimleri Fakülteleri’nin kuruluş amacını incelerseniz, eğitim alanında bilim uzmanları yetiştirmek olduğunu görürsünüz. Öğretmen yetiştirme bu fakültelerin kuruluş amaçlarında yoktur. Aynı şekilde, Eğitim Fakülteleri de sadece öğretmen yetiştirir anlayışı da doğru değildir, nasıl ki diğer fakülteler tek tip bir meslek elemanı yetiştirmediği gibi. Fakülteler bir mesleğin uygulama alanlarını ve kimliğini belirleyemez, bu sürece mesleklerin kendisi karar verir. Onun için şu anki mevcut yapılanmamızı dikkate alarak, uzmanlık alanlarımızı geliştirmeye ve mesleki kimliğimizi güçlendirmeye yönelik çalışmalara odaklanmamızın bize daha fazla katkı sağlayacağı düşüncesindeyim.
2) Bir yıllığına Amerika Birleşik Devletleri’ne bilimsel araştırma yapmak için gitmişsiniz. Oradaki bilimsel araştırma anlayışı ve psikolojik danışma meslek kültürü ile buradakini kıyasladığınızda çıkarımlarınız ne olabilir? Genç meslektaşlarımıza ve akademisyenlerimize yurt dışında kariyer konusunda tavsiyeleriniz var mı?
2010-2011 yılları arasında, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Greensboro şehrindeki Kuzey Karolina Üniversitesi’nin “Psikolojik Danışma ve Eğitimsel Gelişim Bölümü”nde misafir araştırmacı olarak bulundum. Bu sürede, hem doktora tez çalışmamı gerçekleştirme hem de gittiğim programdaki psikolojik danışman eğitimi ve süpervizyonu süreçlerini gözlemleme şansı edindim. Mesleki gelişimim açısından, bu yaşantı benim için çok kıymetli bir deneyim oldu. Ülkemizdeki psikolojik danışman eğitimi, ABD’deki psikolojik danışman eğitimi modellerinden çok etkilenmiş durumda. Onun için genç meslektaşlarımıza özellikle ABD’deki psikolojik danışman eğitimi programlarına giderek, alanımız ve kariyerleri ile ilgili bir vizyon oluşturmalarını öneririm. Gidilecek programların CACREP tarafından akredite edilmiş programlar olmasına özellikle dikkat edilmelidir. ABD’deki psikolojik danışman eğitimi genel olarak lisansüstü düzeyde yapılmakta ve mevcut koşulları ve standartları açısından bizden daha ileride olduklarını söylemek mümkün. Ancak ülkemizde de psikolojik danışman eğitimi programları giderek gelişiyor ve yurtdışı deneyimi olan genç akademisyenlerin katkısıyla zaman içerisinde bu programların daha nitelikli bir hale geleceğine gönülden inanıyorum. ABD’deki psikolojik danışman eğitimi programlarının ön plana çıkan yönleri şu şekilde: a) psikolojik danışman kimliği üzerinde büyük bir çoğunlukla fikir birliği sağlanmış durumda, b) mesleğin uzmanlık alanları çeşitlenmiş ve gelişmiş, c) meslek standartları ve yeterlikleri net bir şekilde tanımlanmış ve bunları denetleyen güçlü yapılar mevcut, ç) öğrenciler uzun süreli uygulama deneyimine sahipler ve yapılan uygulamalar ile ilgili olarak sistematik süpervizyon almaktalar ve d) öğrenci ve mesleki organizasyonları güçlü.
3) PDR öğrencileri ve mezunları kendilerini geliştirmek için hangi eğitimleri almalıdır? Daha çok tercih edilen sertifikalı terapi ve test eğitimlerinden hangileri psikolojik danışman için önemlidir?
Öğrencilerimizin öncelikle lisans eğitimlerindeki alan derslerini çok iyi öğrenip, içselleştirmelerini öneririm. Lisans programlarımızda gerçekten çok önemli dersler bulunmaktadır. Mezun olduktan sonra ise, sertifika eğitimlerinin alınması konusunda çok acele edilmemelidir. Bir psikolojik danışman önce çalışmak ve uzmanlaşmak istediği alanı belirlemeye odaklanmalı ve sonrasında çalıştığı alanda ihtiyaç duyduğu konularla ilgili olarak eğitim ihtiyaçlarını saptamalı ve bu ihtiyaca göre planlamasını yapmalıdır. Piyasada birçok sertifikalı eğitim bulunmakla birlikte, bunların büyük bir çoğunluğunun akredite edilmemiş, pahalı ve alan uzmanı olmayan kişilerce verildiğini söyleyebilirim. Bu açıdan eğitim seçimlerinin dikkatli bir şekilde yapılması gerekmektedir. Alınan sertifikaların ulusal ve uluslararası geçerlikleri çok önemlidir. Eğitim ihtiyaçlarının giderilmesi için illaki piyasadaki paralı eğitimlerin alınması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bazen öğrencilerimiz ve meslektaşlarımız bunun bir zorunluluk olduğu yönünde bir algıya kapılabilmektedirler. Psikolojik danışmanların çalıştığı birçok kurum ve kuruluş, hizmet içi eğitimler kapsamında personelinin yeterliklerini artırmayı hedefler. Bu açıdan çalışılan kurum ve kuruluş bünyesinde bu tür hizmet içi eğitimlerin planlanması daha akılcı bir yaklaşım olabilir.
4) PDR mezunlarının kendilerini geliştirmeleri için yeterli süpervizyon desteği sağlanabiliyor mu? Bu konuda süpervizörlere ve yeni mezun psikolojik danışmanlara ne önerebilirsiniz?
Mezuniyet sonrasında, meslektaşlarımızın süpervizyon alma destekleri ne yazık ki sınırlıdır. Hatta pek olduğunu söyleyemem. Ancak, belli psikolojik danışma ya da psikoterapi kuramları ile ilgili eğitim alan meslektaşlarımız var ise, onlar bu eğitimler kapsamında süpervizyon alıyor olabilirler. Ayrıca, lisansüstü eğitimlerine devam eden meslektaşlarımız, aldıkları uygulamalı dersler kapsamında süpervizyon desteği alabiliyorlar. Bunların dışında sahada çalışan psikolojik danışmanlara yönelik sistematik olarak sunulan bir süpervizyon hizmeti bulunmamaktadır. Şu anki koşullarda süpervizyon desteği alabilmek daha çok psikolojik danışmanın kişisel gelişimini sürdürme çabasıyla ilişkili olduğunu söyleyebilirim.
5) Bir psikolojik danışmanda olması gereken kişilik özellikleri, yetenekler ve mesleki yeterlilikler nelerdir? Bu konuda kendi deneyimleriniz ve gözlemleriniz doğrultusunda paylaşmak istediğiniz unsurlar var mı? Ya da bu bilgiye erişebileceğimiz güvenilir bir kaynak önerebilir misiniz?
Kitaplarda ve birçok makalede etkili bir psikolojik danışmanın sahip olması gereken özelliklerle ilgili birçok tanımlama yapılmış durumdadır. Harold L. Hackney ve Sherry Cormier ikilisinin ve Gerald Corey’in bu konuyla ilgili yazdıkları kitapları okumanızı öneririm. İlgili tüm özellikleri ve yeterlikleri burada sıralamak ve anlatmak güç olabilir. Bazen şöyle bir düşünceye kapıldığım zamanlar olur: “Bu kadar özelliğe sahip bir psikolojik danışman yeryüzünde var mıdır acaba?” Kanımca yok. Ancak bir psikolojik danışmanın yaşantılara açık olmasını ve kişisel ve kültürel farkındalıklarını arttırarak, güçlü ve geliştirmeye ihtiyaç duyduğu yönler açısından kendisini tanıma çabası içerisinde olmasını çok önemserim. Danışanlarımıza sunduğumuz psikolojik yardımın temelinde de bir farkındalık yaratma süreci yer almaktadır. Yardım sürecinin ne kadar etkili olacağının psikolojik danışmanın kendi farkındalığıyla paralel gittiğini düşünürüm çoğunlukla. Farkındalık süreci tabi ki danışanın değişiminde tek başına yeterli değildir. Ancak, etkili bir psikolojik danışmanın özellikleri içerisinde önemli gördüğüm bir yön olduğunu söylemek isterim.
6) Disiplinler arası çalışmaya gerek var mı? Sizce PDR alanı hangi mesleklerle ve alanlarla işbirliği içinde çalışmalıdır?
Günümüzde disiplinler arası çalışmaların yapılması artık kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu zorunluluk sadece uygulamada ya da sahada değil, aynı zamanda bilimsel araştırmalarda ve akademik programlarda da karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde disiplinler arası akademik çalışmaların yürütülmesi ve disiplinler arası lisansüstü programların açılması hem YÖK hem de üniversite yönetimleri tarafından daha çok desteklenir hale gelmiştir. Uygulama açısından bakarsak, psikolojik danışmanların hem kendi alt uzmanlıklarındaki (okul psikolojik danışmanı, kariyer psikolojik danışmanı, ruh sağlığı psikolojik danışmanı, rehabilitasyon psikolojik danışmanı, evlilik ve aile psikolojik danışmanı gibi) diğer psikolojik danışmanlarla hem de ruh sağlığı alanında çalışan diğer meslek elemanlarıyla (psikiyatristler, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikiyatri hemşireleri vb.) işbirliği içerisinde çalışmalar yapması gerekmektedir. Bu tür işbirlikleri, bireye ve topluma yönelik sunulan hizmetlerin etkililiğini artırdığı gibi, “Psikolojik Danışman” kimliğinin de toplumda ve diğer ruh sağlığı meslekleri arasında daha iyi tanınmasına katkı sağlamaktadır. Son yıllarda, bu konuda gerçekleştirilmiş en iyi işbirliği örneği olarak, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği’ni söyleyebilirim. Bu birlik içerisinde psikolojik danışmanlar, psikiyatristler, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları ve Kızılay’ın psikososyal destek elemanları ile işbirliği içerisinde çalışmıştır. Bu süreç kanımca mesleğimizin tanınmasına önemli katkı sağlamıştır.
Psikolojik danışmanların hangi meslek grupları ve alanlarla işbirliği içerisinde çalışacağı ise psikolojik danışmanın uzmanlık ve çalışma alanlarına bağlı olarak değişebilir. Bu meslek grupları bazen diğer ruh sağlığı meslekleri olabilir, bazen öğretmenler, bazen sivil toplum örgütleri, bazen karar vericiler, bazen mühendisler, bazen de hukukçular. Bunu çoğaltmak ve çeşitlendirmek mümkün.
7) Son yıllarda okullarda zorbalığının artması neye bağlıyorsunuz? Bunun için önleyici çalışmalar nelerdir?
Aslında şu anda okullarda zorbalığın arttığına dair elimizde bilimsel bir kanıt yok. Basına yansıyan haberleri dikkate aldığımızda sanki bir artış eğilimi varmış gibi düşünüyoruz. Ancak bir artış var mı ya da bu tür olaylarda nasıl bir seyir söz konusu onu bilmiyoruz açıkçası. Bu tür tespitleri yapabilmek için seçkisiz örnekleme yöntemiyle seçilen gruplar üzerinden boylamsal bir şekilde sistematik veri toplamak gerekiyor. Şu anda ülkemizde bu tür çalışmalar henüz gerçekleştirilmiş değildir. Ancak ülkemizdeki kesitsel araştırma bulgularını bir araya getirdiğimizde, 2011 yılındaki bir araştırmamızda, okullarda zorbalık yapan öğrencilerin oranlarının %3.3 ile %33 arasında, mağdur olan öğrencilerin oranlarının ise %9.8 ile %79.6 arasında değiştiği görülmektedir. Bazı çalışmalarda çok yüksek oranlarda zorbalık ve mağduriyet raporlanırken, bazılarında bu oranlar daha düşük raporlanmıştı. Oranın kendisi ne olursa olsun, isterseniz %1 olsun, eğer bir okulda zorbalık ve mağduriyet olayları varsa bunların çok ciddiye alınması gerekir. Göz yumulan küçük olaylar ileride daha ciddi, örneğin intihar etme gibi, olumsuz durumlarla sonuçlanabilir.
Okul zorbalığının ortaya çıkmasına sebep olabilecek birçok faktör bulunmaktadır. Bronfenbrenner’in Ekolojik Sistem Yaklaşımı bu faktörleri anlamamızda bize kuramsal bir çerçeve sunuyor. Yani, zorbalık ve mağduriyet olayları kişisel, kişilerarası ve çevresel faktörlerin karmaşık bir etkileşimi olarak ortaya çıkmaktadır. Nedenleri açıklarken tek bir faktöre ya da belli faktörlere odaklanmak, sorunu doğru anlamamızı ve bu soruna etkin müdahaleler geliştirmemizi sınırlandırabilir. Her bir zorbalık ve mağduriyet olayının dinamiği ve tetikleyici unsurları farklılaşabilir.
Önleyici çalışmalara okul bağlamında değinmek isterim. Çünkü bu çok kapsamlı bir konu ve farklı sistemler (anne babalar, mahalle, toplum, karar vericiler vb.) aracılığıyla gerçekleştirilebilecek farklı önleyici çalışmalar bulunmaktadır. Okul düzeyinde yapılacak önleyici çalışmalar kapsamında şu stratejilerin göz önünde bulundurulması yararlı olacaktır. Eğer bir okulda zorbalık ve mağduriyet olayları ile ilgili bir endişe var ise, okulun tümüne yönelik olarak bir müdahalede bulunulması gerekiyor. Bunun için de, okulun genelinde bir tarama çalışması yapıp, okulun resmini çekmek yararlı olacaktır. Müdahaleleri veriye ve kanıta dayalı olarak şekillendirmeliyiz. Hem süreçteki ilerlemeyi daha objektif bir şekilde değerlendirebilmek hem de hesap verebilirlik açısından bu yaklaşım son derece önemli. Okulun tümüne yönelik müdahaleleri şekillendirirken; okul düzeyinde, sınıf düzeyinde ve öğrenci düzeyinde çalışmalar planlamak gerekiyor. Tüm düzeylerde yapılan çalışmalar genellikle ilk olarak öğrencilerde zorbalık ve mağduriyetle ilgili bir farkındalık oluşturmayı, sonrasında ise öğrencilerin sosyal ve duygusal gelişimlerini artırmayı hedefliyor. Tabi ki, bir okulun tümünde bu çalışmaları bir ya da birkaç okul psikolojik danışmanın tek başına gerçekleştirmesi çok mümkün değil. Bu tür çalışmalarda, uyum içinde çalışabilecek bir ekip oluşturmak ve tüm eğitimcilerle işbirliği içerisinde hareket etmek gerekiyor. Çalışmalar planladıktan sonra da, bu çalışmaların her yıl için sürekliliği sağlanmalı ve sistematik bir şekilde süreç değerlendirilmelidir. Burada bahsettiğim hususlar genel stratejilerle ilgilidir. Okullarda daha özelde yapılacak çalışmalar ve dikkat edilmesi gereken hususlar ise daha ayrıntılı eğitimleri gerektiriyor. Bu röportajda tümünü ele almak çok mümkün değil.
8) Okul zorbalığında Psikolojik Danışmanın yeri nedir? Bu konuda psikolojik danışman adaylarına ve mezunlarına önereceğiniz kitaplar nelerdir?
Okul zorbalığı ve mağduriyeti ile baş etme sürecinin merkezinde kanımca okul psikolojik danışmanı yer almaktadır. Okul psikolojik danışmanının bu süreçte hem bir eğitimci, hem bir ruh sağlığı uzmanı, hem de ilgili paydaşlar arasında aracılık etme gibi farklılaşan rolleri bulunmaktadır. İlgili paydaşların (yöneticiler, öğretmenler, anne babalar ve öğrenciler) konu hakkında bilgilendirilmesi ve eğitimi, risk altındaki öğrencilere (zorba, mağdur ve zorba-mağdur öğrenciler) gerekli psikolojik müdahalelerin yapılması ve okul çapındaki yürütülecek çalışmaların sistemli bir şekilde yürütülebilmesi için yöneticiler, öğretmenler ve anne babalar arasında aracılık yaparak işbirliğini güçlendirme okul psikolojik danışmanının sorumlulukları içerisindedir. Bu roller açısından, okullarda zorbalık ve mağduriyet olayları ile baş etme sürecinde yetkin psikolojik danışmanların rol alması hayatidir.
Psikolojik danışmanların gelişimi ve eğitimleri yaşam boyu süren bir konudur. Bu açıdan, psikolojik danışman adaylarına ve meslektaşlarıma konuyla ilgili şunları önerebilirim: Çevrimiçi ortamlarda (örneğin Google Akademik’te) taramalar yapıp, konuyla ilgili Türkçe ve yabancı dilde yazılmış makalelere ücretsiz bir şekilde erişmek ve bu makaleleri okumak iyi bir strateji olabilir. Haftada en az bir makale okuyarak, bu konuda kendinizi güncel tutabilirsiniz. Son yıllarda, bu konuyla ilgili yazılmış Türkçe kitapların sayısında da bir artış söz konusu. Kitap olarak sizlere şunları önerebilirim. Örneğin; Doç. Dr. İbrahim Tanrıkulu’nun editörlüğünde yazılan “Siber Zorbalık”; Prof. Dr. Tuncay Ayas tarafından yazılan “Okullarda Zorbalığı Önlemek”, Yüksel Eroğlu, Adem Peker ve Erkan Yaman tarafından yazılan “Başa Çıkma Stratejileriyle Okul Zorbalığı ve Siber Zorbalık” kitapları ana kaynak olarak okunabilir.
NOTLAR :
1) Bu çalışma 18.04.2020 tarihinde “www.edbatoplulugu.com” adresinde yayınlanmış olup 5492 okunma sayısına ulaşmıştır. “www.edbatoplulugu.com” sitesinin güncellenmesi kapsamında kapatılmasından dolayı içerikleri de bu siteye 14.07.2023 tarihinde taşınmıştır.
2) Yazının altındaki okunma sayacı 22.11.2023 tarihinde aktif edilmiştir. Burada belirtilen sayı (5492) ile okunma sayacındaki sayının (alttaki) toplamı yazının gerçek okunma sayısını vermektedir.
3) EDBA Topluluğu hem “www.edbatoplulugu.com” hem de “www.edbaacademy.com” sitesinin sahibidir. “www.edbatoplulugu.com” sitesi yerine yazılar artık eğitim ve yayın kuruluşumuz olan EDBA Akademi’nin resmî sitesi “www.edbaacademy.com”da yayınlanacaktır.