Roman Özeti
Geçmişle gelecek arasında gidip gelen, zaman kaymaları eşliğinde, uykuyla uyanıklık arasında ömrünü dört duvar arasında geçiren roman kahramanının, çocukluk hatıralarının travmatik etkileriyle şekillenen karanlık hayatı… Arada afyon kullanan karakterin, yer yer mangalın önünde daldığında hayalle gerçek arasında ince bir çizgide olan düşünceleri, bazen de uyku ile uyanıklık arasındaki halleri, yine aynı bulanıklıktaki ıstıraplı hayatın referanslarıdır.
Psikanalitik Okuma
Kitabın kurgusu dâhilinde karakteri ele aldığımızda, karakterin söylediği ilk sözlerden yoğun bir depresif atmosferin içinde bulunduğu, buna da ağır bir melankolinin eşlik ettiği görülmektedir. ”Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.” Kitapta özellikle dikkati çeken ilk problem, karakterin ödipal döneminde yaşadığı çatışmalardır. Bu çatışmaların kompleks yapısı, durumu basit bir ödipal karmaşadan çıkarıp o döneme saplanılmasına sebep olur. Bilinçaltına itilmiş istenmeyen ensest dürtülerin bilinç yüzeyine çıkmaya çalışması, organizma için tehdit edici bir durumdur. Değinilmesi gereken bir başka nokta da, ödipal çatışmanın ana temasını oluşturan karakterin, saplantılı bir şekilde nesne ilişkisi kurduğu kadındır. Karakter, kadınla ilişkisindeki ambivalansı bastırmak için kadının adından bile söz etmez: “Hayır, adını söylemem asla. O ince, esiri, belli belirsiz endamın, iri hayran parlak gözlerin ardında…” Görüldüğü üzere karakter burada, sevgi nesnesi olarak gördüğü kadını yüceltir. Bu yüceltme, nesne ilişkisi kurulması için gereklidir. Ancak bu nesneye yapılacak libidinal yatırım, karakterin ödipal dönemdeki çatışmalarına bağlı ambivalans ile birleştiğinde narsisistik bir şekilde egoya regresyonu, karakterin melankolisinin analitik bir açıklaması olabilir. Romanın başlarında karakter, anılarını yazmaya başlamadan önce sevgi nesnesi olarak gördüğü kadını, başından geçenleri anlatırken oldukça fazla eleştirir; onu öldürmek ister. Daha ileride detaylı bir şekilde değineceğim egoya nesnenin gölgesinin düşmesi ve egonun libidinal enerjiyi kurtarmak için nesneye yönelik takındığı eleştirel tavırlar da bu konuda bir temel oluşturmaktadır. Bu ambivalansa, karakterin sevgi nesnesi olarak gördüğü kadını “kahpe” olarak adlandırmasını örnek verebiliriz. Kitapta karakterin karısı olarak da geçen kadın, karakter tarafından her yerde kahpe olarak adlandırılır, aşağılanır ve kimi zaman da yüceltilir. ”Kapıyı vurdu, gitti, arkasına dönüp bakmadı bile… Kaç dakika, kaç saat, hatta kaç yüz yıl geçti bilmiyorum. Çılgına dönmüştüm… Kaç kere kalkayım, elini ayağını öpeyim, ağlayayım, bağışlanmamı isteyeyim diye düşündüm…” Karakterin kadınlarla olan sorunu bekleneceği üzere ödipal döneme dayanmaktadır. Dadısı tarafından yetiştirilen karakter, evlenme sebebini ise karısının halasına olan benzerliğine bağlar. Kitapta farklı formlarda karşımıza çıkan gündüzsefası temalı rüyalar da ödipal dönemdeki çatışmanın bir temsilidir. Buna kalemdanların üstüne çizilen resimler, kasap, ihtiyar arabacı, hurdacı unsurları örnek verilebilir. Hepsi ödipal karmaşadaki babanın birer temsilidir. Karakter, rüyalarında ve hayallerinde karısının kendisini bu insanlarla aldattığını görür ve düşünür. Bu karakterlere olan öfkesi, kimi zaman kendisini o karakterlerin yerine koymak istemesi de ödipal dönemdeki babanın anneye sahip olduğu düşüncesi ve annenin tüm sevgisini kazanmak istemesinden kaynaklanır. Kitapta, karakterin çocukluk dönemindeki anıları da hep sabittir. Bunlar belli bir fiksasyonun sonucu olduğu için çarpıcı bilinçaltı içeriğinin biçimi değişse de sonuçları hep aynıdır. Bu tip regresyonun ruhsal mekanizmadaki bir imgelemi olarak karakterin dere kenarında aynı zamanda üvey kardeşi olan karısı ile oynadığı oyunlar, karısının oyun oynarken ıslanması ve karakterin karısının ebeveynleri tarafından üstünün değiştirildiğine tanık olması örnek gösterilebilir. Bu anının yaşandığı zamanlara dönmek için güçlü bir istek duyan karakter, bu içeriğin sansüre uğramış ve bastırılmış birçok şekli ile karşı karşıya gelmekte ve çatışmalar yaşamaktadır. Karakterin intihara ve karısına yönelik sadistik bir takım düşünceleri de üç başlık altında incelenebilir. Bunlar; egoya regresyon, libidinal enerjinin yatırımının yapılacağı nesnenin uygunsuzluğu ve ambivalanstır. Karakterin kendisine yönelik öz-kıyım düşünceleri öncelikle karısına karşı olan eleştirel, kınayıcı düşüncelerden kaynaklanmaktadır: ” Kör bıçaklar altında inleyesice.” Nesneden bağını bir şekilde koparan karakterin libidinal enerjisi artık serbest kalmıştır. Fakat yitirilen nesnenin gölgesi de artık egoya düşmüştür. Ego gerekli toplanmayı yapmak için kullanacağı enerjiyi yani nesnenin kötülenmesi, kınanması ve ideal olarak yok edilmesi için yapacağı yas çalışmalarını kendisine yöneltir. Nesneye yönelik olması gereken eleştiriler artık benliğin kendisine yapılmaktadır. Karakterin kendini suçlayıcı ve cezalandırıcı düşüncelerine bir örnek gösterecek olursak: ” Ben başka türlüsünü değil ancak zehirlenmiş bir hayatı yaşayabilirdim…” Karakterin, imgesel düzleminde nesneden bağını koparmasına, gördüğü rüyalar ve kurduğu hayaller ile tanık oluruz. Kadını, rüyasında ve hayallerinde bir şekilde öldürdüğü anlarda yaşadığı huzur, ambivalansın bir anlıkta olsa ortadan kalktığı durumlara referanstır. Kadını öldürüp cesedini bir bavula koyduğu ve gömmeye giderken at arabasının arkasına bindiği sırada: ”Bir tatlı huzur sarmıştı baştan aşağı beni, fakat testi bir ceset gibi göğsüme yükleniyordu.” gibi düşünceleri ambivalansın anlık olarak çözülmesi fakat daha sonra tekrardan farklı bir biçimde testi metaforuna yüklenerek egoya baskı yapmasıdır. Karakter, bu çatışmalardan kurtulmak için tiksinti duyduğu ve baba figürünün bir temsili olan kasapla bir anlık özdeşim kurmayı da denemiştir. Hatta kemik saplı bıçak da bu ödipal karmaşanın çözülmesinde yardımcı olacak bir çözüm yöntemidir. Kasabın koyunları kestiği kemik saplı bıçak, daha sonra karısını öldürmek için kullanmayı planladığı bir figürdür. Karakterin asıl istediği ise karısıyla erotik boşalımı yaşamaktır. O yüzden bu cinayet planını gerçekleştiremez. Kitabın sonunda ise karısı ile olan yakınlaşmasında erotik boşalım yaşandıktan sonra nesneyi fiziksel olarak da yok ederek, ruhsal mekanizmanın üstünde olan ağır yükten ancak ödipal dönemdeki güçlü baba simgesinin varyasyonu olan hurdacı ile bir özdeşim kurarak kurtulur. Ancak bu noktadan sonra, karakter artık bambaşka biri olduğunu söyler. ” Aynaya gittim, ama korkunun şiddetinden ellerimi yüzüme kapadım: Benziyordum, hayır, ben o ihtiyar hurdacı olmuştum. Saçım sakalım, bir kobra yılanıyla bir yere kapatılmışta ölmemiş, dışarı çıkan bir adamın saçı, sakalıydı…” Yukarıdaki pasajda geçen saçları beyazlamış adam ise aslında karakterin babasının tasviridir.
İnceleme Yazarı :
Psikolojik Danışman Mehmet Şahin
NOTLAR :
1) Bu çalışma 26.01.2019 tarihinde “www.edbatoplulugu.com” adresinde yayınlanmış olup 2581 okunma sayısına ulaşmıştır. “www.edbatoplulugu.com” sitesinin güncellenmesi kapsamında kapatılmasından dolayı içerikleri de bu siteye 14.07.2023 tarihinde taşınmıştır.
2) Yazının altındaki okunma sayacı 22.11.2023 tarihinde aktif edilmiştir. Burada belirtilen sayı (2581) ile okunma sayacındaki sayının (alttaki) toplamı yazının gerçek okunma sayısını vermektedir.
3) EDBA Topluluğu hem “www.edbatoplulugu.com” hem de “www.edbaacademy.com” sitesinin sahibidir. “www.edbatoplulugu.com” sitesi yerine yazılar artık eğitim ve yayın kuruluşumuz olan EDBA Akademi’nin resmî sitesi “www.edbaacademy.com”da yayınlanacaktır.