Kuruluş Felsefemiz
Her geçen gün şiddet, istismar, taciz, zorbalık ve cinayet gibi haberlerle güne uyanmaktayız. Bu haberler bizi oldukça mutsuz etmektedir. Çoğumuz duyarlılığımızı sadece sosyal medyadan yaptığımız yorumlarla göstermekteyiz. Toplumun ve birçok uzmanın bu haberlere tepkilerine baktığımızda hukuki yaptırımların etkili olması ve ataerkil kültürün yerine toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik çözümler üretilmeye çalışıldığını görüyoruz. Hatta sivil toplum örgütlerinin kadına şiddete yönelik baskın bir mücadele verdiğini de görüyoruz. Peki sizce burada her şey bitiyor mu ? Toplumun istediği gibi en ağır yaptırımlar gelsin. Mesela idam cezası getirilsin. Gerçekten caydırıcı olabilecek mi ? Kadın ve çocukları korumalıyız tabi ki. Kimse buna karşı değil. Peki şunu düşünmüyor muyuz ? Biz bu ülkede neden hep kadınları, çocukları ve hayvanları korumak zorunda kalıyoruz ? Neden hep güçlü güçsüzü ezmeye çalışıyor ? Herkes insanca yaşasa, birbirlerinin sınırlarına saygı gösterse daha mutlu olmaz mıyız ?
İşte EDBA Topluluğu’nun kuruluş felsefesi burada devreye giriyor. İnsanlar bir davranışı gerçekleştirirken alacağı cezalardan çok vicdanının sesinden cayarlar. Ayrıca güçlünün güçsüzü ezmediği bir toplum oluşturmak mümkündür. Peki nasıl olacak bu ? Vicdanının sesini dinleyen ve kimseye zarar vermeyen bir toplum nasıl oluşacak ?
Bir sorunu çözmek için önce ona yol açan durumları doğru tespit etmek gereklidir. Bir hastalığınız var diyelim doktora gittiğinizde önce size teşhis koyarlar. Bu teşhis doğru ise tedaviniz doğru tanılanır ve tedavi süreciniz sağlıklı işler. Bizim de toplumun sorunlarını çözebilmemiz için önce doğru teşhisler koymamız gerekiyor.
Bir toplumu inşa eden üç temel unsur vardır. Eğitim, ruh sağlığı ve toplum. Bu üç temel unsur birbirinin gelişimini ve niteliğini etkiler.
Eğitime baktığımızda sınav odaklı bir sistem çıkıyor karşımıza. Okul sadece bilgiyi ölçüyor. Çünkü hem ortaokul sonunda hem de lise sonunda öğrenciler sınavlara gireceği için okul da eğitimini buna göre şekillendiriyor. Okul aslında bir öğrenciye bilginin yanında beceri ve davranış da kazandırmalı. Eğitim ve öğretim bir bütündür biliyorsunuz. Mesela yere çöp atmamalıyız bilgisini nasıl öğreniyoruz ? Biz bu bilgiyi sınav kağıdına yazdığımızda başarılı sayılıyoruz. Halbuki bu kuralı sınıf içinde hatta evde ve sokakta uygulamamız hiçbir anlam ifade etmiyor. Bununla ilgili bir değerlendirme yapılmıyor. Nedense karnenin davranış bölümü de işlevsel kullanılmıyor. Bu bölümdeki notlar hep pekiyi. İşlevsel olarak kullanılsa, başarısız öğrencilerin durumunu aileleriyle konuşsak ve hem okulda hem de evlerinde bu davranışı kazanabilecekleri bir ortam oluştursa belki o öğrenci çevresine daha duyarlı bir insan olarak yetişecek.
İnsan sadece doğal çevresi için değil sosyal çevresi için de duyarlı bir insan olarak yetişmeli. İnsan ilişkileri, iletişim becerileri, kişisel ve sosyal sınırlar gibi önemli konular hem ilkokul kademesinden başlayarak öğretilmeli hem de davranış olarak kazandırılmalıdır. Sadece bilge değil, aynı zamanda olgun bir insan da yetiştirmeliyiz. Bilgelik bilgiyle, olgunluk bilgiyi davranışa dönüştürerek kazanılır. Eğer ki insanı olgun bir birey olarak yetiştirmek ve ona toplumda değer göreceği davranışları kazandırmak istiyorsak eğitimi tek başına değil ruh sağlığı ve toplum bilimleriyle birlikte ele almak ve birlikte gelişimini sağlamak gerekir.
Eğitim ruh sağlığı bilimleri ile işbirliği yapmalı. Çünkü bir insanın duygu, düşünce ve davranış olgusunun nasıl oluştuğunu ve geliştiğini bu bilimden öğreniyoruz. Eğitim hem bilgiyi verimli öğretebilmek için hem de nitelikli davranış kazandırabilmek için ruh sağlığı biliminden yararlanmalıdır.
Eğitim toplumla işbirliği yapmalıdır. Çünkü insanın kişiliğini ve karakterini bulunduğu sosyal çevre etkiler. Bir insanın ilk sosyal çevresi ailesidir. Yani insan ilk eğitimini evinden ve ailesinden alır. Burada aldığı eğitimin kalitesi insanın kişilik ve karakterini olumlu etkiler. Anne babaların birbirleriyle ve çocuklarıyla ilişkileri bu nedenle çok önemlidir. Hem eğitimsel hem de psikolojik olarak aile kültürü ne kadar nitelikli oluşturulursa yetişen bireyler de o kadar nitelikli olacaktır. Okullar bunun neresinde olmalı ? Çocuğunu okula gönderen her anne baba çocuğunun hem okulda, hem evde hem de sokaktaki davranışlarını geliştirebilmek için eğitilmelidir. Aynı şekilde sınıf ortamı için de öğretmenler eğitilmelidir. Velilerin ve öğretmenlerin çocukların davranış kazanımları için alacakları eğitime uzun süreli danışmanlık ve rehberlik hizmeti eşlik etmelidir.
İşte bu nedenle EDBA Topluluğu nitelikli eğitim, nitelikli insan ve nitelikli toplum dönüşümü için eğitim, ruh sağlığı ve toplum bilimlerinin bir arada çalışmasını amaç edinmiştir. Hem bunun için neye ihtiyacımız olduğunu bütünsel bir bakış açısıyla disiplinler arası işbirliği sağlayarak ele alacak hem de bunun için eğitimcilerle, öğretmenlerle, psikologlarla, psikolojik danışmanlarla, sosyologlarla ve sosyal hizmet uzmanlarıyla bir işbirliği ortamı oluşturacaktır.
AMAÇ
ÖNEM
“Çağdaş bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenebilmesi demektir.”
“Ordularımızın kazandığı zafer, sizin eğitim ordularınız için yol açtı. Gerçek zaferi siz, öğretmenler kazanacaksınız. Bunu başaracağınızdan kuşkum yoktur.”
“Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır.”